30 Ağustos 2011 Salı

Bu sene güzel gezmişim!

"Ben yazı yazmayı çok seviyorum. O kadar çok seviyorum ki yıllarca günlük tuttum, sonra nihayet bir blog açtım artık oraya yazıyorum" diye böbürlenirken iyi ama bir buçuk senede 20 küsur tanecik yazı yazmak da ne?? Hele bu senenin başından beri neredeyse hiç uğramamışım buraya. Cidden kızdım şu an kendime..

Oysa yazacak bir sürü şey oldu şu son 5-6 ayda.. Hayatımda güzel değişiklikler oldu. Mezun oldum, işe başladım, bana ilham verecek bir sürü yer gezdim, bir sürü kitap okudum, yeni insanlar tanıdım, yine gezdim, bol bol film ve dizi izlemeye devam ettim, yeni şarkılar keşfettim. Kısacası (aşk meşk harici :) ) her bir şey vardı bende bu ara!

Bu saydıklarımdan en çok malzeme verenler geziler olduğundan onlarla başlayayım dedim bloga-geri-dönüş-yazılarım'dan ilkine..

Gezilerden ilki Şubat'ta İtalya'yaydı.. Ufak bir arkadaş grubuyla araba kiralayarak İtalya'nın yarısını gezdik resmen. Roma'da başladı yolculuk ve doğal olarak tabana kuvvet Roma sokaklarını arşınladık 3 gün boyunca. Sanırım bir insan evladının bir gün içinde kat etebileceği maksimum mesafe neyse o kadar yürümüşüzdür her gün. Tabi üstüne bilimum müze ve tarihi yapıda atılan adımları katın..

Roma'ya kadar gitmişken bir günü de Vatikan'a ayırdık. Birçok açıdan etkileyici elbette ama benim en çok aklımda kalan, Vatikan müzesi'nde yürürken tavanın kabartmalı olduğuna inanırken, aslında iki boyutlu olup, üç boyutlu görüntüsünün tamamen renklendirmeyle verildiğini öğrenmem oldu sanırım. Aklım almıyor hala, gördüğünüz gibi onca şeyin içinde tutup bunu yazdım. Roma her ne kadar müthiş sanatsal ve tarihi bir şehir olsa da, sen orada yaşar mısın deseniz durur bir düşünürdüm sanırım. Aynı şeyi Floransa için söyleyemem ama! Mimarisiyle, harika sokaklarıyla, alışveriş cazibesiyle :) Floransa benim için cidden çok daha çekiciydi. Nehrin üstünden geçen tarihi köprü (Ponte Vecchio) boyunca sağlı sollu bulunan Kapalıçarşıvari mücevher dükkanları da aklımı aldı tahmin edersiniz ki..


Ve Venedik..
Garip ama küçükken kendi kendime söz vermiştim "ben oraya gitmem" diye. Sanırım sular yükseliyor ve günün birinde orası sular altında kalacak korkumdan kaynaklanıyordu bu :) Öyle ki Alpler'in arasından Venedik'e doğru yaptığımız araba yolculuğunda bile çocukluğumdan kalma bu korkuyu hatırlayıp azıcık huzursuzlandım laf aramızda. Tabii ki Venedik'te kutladığım doğum günüm esnasında çoktan şehrin büyüsüne kapılmış ve doğum günlerimden birini burada kutladığım için dünyadaki en şanslı mahlukatlardan biri ilan etmiştim kendimi. Eh yani, şu aşağıdaki manzaraya bire bir şahit ol ve gel de hayran kalma zaten..


Venedik'ten sonra ise, (öncesinde bir de Pisa vardı aslında ama Pisa ziyaretimiz 2 saatlik Pisa Kulesi'yle Fotoğraf Çekilme Seansı'ndan ibaret olduğundan yazımın Floransa-Venedik arası güzel geçişinin arasına sıkıştıramadım) Como ile doğanın keyfini çıkardık.. Gezinin geri kalanına göre nispeten sakin geçen bir günü takiben kendimizi Milano'nun çılgın alışveriş sokaklarına attık. Alışverişkolik ben için biçilmiş kaftan gibi olsa da Floransa ve Venedik'ten sonra çok yavan geldi bana Milano.. Daha çok İtalya'daki son gün olduğundan yeme-içme-dolaşma üçlüsüne tüm gezi boyunca verdiğimiz önemi devam ettirmeyi tercih ettik biz de.. (Yazının burasına kadar bu yeme-içme faslından hiç bahsetmedim ama müthiş bir azimle 3 öğün şahane şeyler yemeye özen gösterdik. Öyle ki İtalya'dan döndüğümde gerçekten her türlü deniz mahsülü, pizza, "pasta" ve dondurmaya doymuştum.)


Şimdi tarihi biraz ileri sarıyorum ki aslında bu atladığım 4.5-5 aylık süreçte hayatımda part-time ve okul arasında sıkışmış yoğun günler, bitirme projesinden kaynaklanan baş ağrıları, bolca sabahlamalar, tüm bunların sonunda kutlu mezuniyet haftaları (bkz balo ve tören için çıkılan alışverişler), şahane bir mezuniyet töreni, kepi havaya fırlatmaca ve sonrası sabaha kadar yağmur altında eğlenmece ve son olarak da bir mezuniyet balosu vardı.

İşe başlamadan önce aldığım bir aylık tatile üç kız arkadaş çıktığımız Güney Fransa seyahati sığdı.. Neyse, yazacaktım ama vazgeçtim. Bu kısmı da ikinci bir yazıya saklayayım bari.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder