8 Haziran 2010 Salı

Süper kahramanlar ve pişmanlıklar

Küçüklükten beri süper kahramanları sevmiş ve hepsine ayrı ayrı özenmişimdir. Kiminin akıl okuma yeteneğine, kiminin uçabilmesine, kiminin ultra güçlü oluşuna...

Karşındakini hiç çözemediğin zamanlarda aklından geçenleri öğrenmek ne şahane olurdu! Gerçi öğrenmemek gerekenleri de öğrenmekten kaynaklanan bir aşırı yükleme sıkıntısı çıkabilirdi tabi ama olsun, süper kahramanız sonuçta, atlatırız. Uçabilmenin yeri de apayrı tabi. O nasıl bir rahatlık? Sürekli bir yerlere yetişme derdinden kısalan ömürler için ideal yetenek =) Bolca kasa sahip olmakla birlikte gelen tipik süper kahraman ses tonunu ve bir yumrukla dağları devirme yeteneğini ise meraklılarına bırakıyorum.


Ama hepsinden de çok, kendim için dilediğim süper güç zamanı kontrol etmek olurdu herhalde. Bazen kendime ayıracak zamanı yeterince yaratamadığımda arayıp da bulamadığım zaman boşluğunu dilediğim gibi, dilediğim zaman oluşturup, istediğim kadar o boşlukta kalabilmeyi, kafama estiğinde oradan çıkıp hayatın akışına kaldığım yerden devam edebilmeyi ne çok isterdim kelimelerle anlatamam size. Düşünsenize, bir şey yaşıyorsunuz, çok mutlusunuz ama zaman akıp geçtikçe o mutluluğun da her yeni olayla silinip gideceğini biliyorsunuz. Mutluluğunuzu aynen olduğu gibi korumak istiyorsunuz; ne azalsın ne artsın, sadece olduğu gibi kalsın bir süre. Zaman boşluğunda mutluluğu istediğiniz kadar yaşıyorsunuz... Ya da öyle bir olay oluyor ki çığlık atarak kaçmak ya da yok olup gitmek istiyorsunuz bulunduğunuz yerden ama ne pelerininizi bir çevirişle ortadan kaybolabilme yeteneğiniz var, ne ışınlanma, ne de uçma. Sadece ötelemek istiyorsunuz zaten yüzleşmek istemediğiniz her neyse onu, o yüzden kaçışınızı sağlayacak o şahane zaman boşluğundan daha güzel bir çözüm olamaz sizin için.

Vee "zamanda geriye gitme, olan bitenleri geri alabilme" de dahil zamanı kontrol edebilme yeteneğine. Tekrar tekrar yaşamak istediğiniz her olayı, dizinin sevdiğiniz bir sahnesini 100 kez izleyebilme olanağına sahipmişçesine dilediğiniz kadar yaşıyorsunuz kimse fark etmeden. İstiyorsanız hayatınızı taa başa sarıyorsunuz, zaman boşluğunuza koşturup ister sindire sindire, ister fastforward modunda izliyorsunuz hayatınızı. Garip bir his olurdu herhalde, ama güzel de olurdu ölüm öncesi olacağına inanılan "hayatınızın film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçme" hadisesinin sizin kontrolünüzde, aklınıza estiği zamanlarda gerçekleşmesi.

Bir de pişmanlıklar var tabi.
Aklınıza her geldiğinde yüzünüzü ekşiten, ellerinizle yüzünüzü kapatıp bir süre öylece kalmanıza sebep olan ve gözlerinizi açtığınızda yok olacağına inanmak isteyip de gerçekleşmeyince hayal kırıklığına uğradığınız durumlar... Zaman boşluğuna girdiğiniz zamanlarda keyifle izleyeceğiniz hayatınızın o film şeridinden yakmak istediğiniz bir an veya anlar dizisi. "İyi oldu, ders çıkardım bu olaydan, büyüdüm." yalanına inanmayıp hiç olmamış olmasını tercih edeceğiniz bir sevimsizlik... Birine karşı işlediğiniz bir suç... Bazen yok yere küstürdüğünüz sevgiliniz, bazen sudan bir sebepten kavga çıkartıp kızdırdığınız kardeşiniz, bazen de derdini çözmeye çalışırken durumunu iyice berbat ettiğiniz arkadaşınız... Ve tüm bu üzüntülerinizden, pişmanlıklarınızdan arınmak için geri sardığınız saatler, günler hatta belki de yıllar. Sahiden en güzel süper kahraman gücü bu değil de nedir?

Alışılmışı bozmayıp, pişmanlıktan bu kadar bahsetmişken güzel bir şarkıyla bitireyim yazımı. Zamanı geri almak için bir sebebiniz olduğu anlarda Anathema'nın Regret'ini dinlemeniz tavsiye edilir...

And sometimes I despair at who I've become
I have to come to terms with what I've done
But still I never learned to live without regret.

(Not: "Hayatındaki en büyük pişmanlık nedir?" sorusuna "Ben hayatımda hiç pişman olmadım!" diye cevap vererek gözünüzün içine baka baka yalan söyleyenler oluyorsa, lütfen bir gülün geçin. Ve bir gün (benden önce) zamana hükmetmeyi öğrenecek olursanız o arkadaşlarla sırrınızı paylaşmayın. Ciddiyim =) )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder